Ben her şeyden önce toplumun iş insanına bakışı ile söze başlamak istiyorum. Çünkü iş dünyasının bir mensubu olarak burada bazı çelişkiler yaşıyoruz biz. İş yaşamımız boyunca da bunları yaşadık, bunların bugün de var olduğunu düşünüyorum. Toplumdan iş insanına birbiriyle çelişen bazı bakışlar, beklentiler var. Bir kere iş insanı pek çok şeyi yapma imkânlarına ve yetkinliklerine sahip gibi görünüyor. Böyle hissediyoruz biz. Bunun haklı yönleri var mı? Olabilir diye düşünüyorum. Çünkü büyük organizasyonlar dünyada daha da büyüme süreci içerisine girdiler, birbirleriyle birleştiler, dev kuruluşlar ortaya çıktı. Bunlar dev kaynaklara hükmediyorlar. Dünya çapında ilişkiler ve finansal imkânlara sahipler. Tabii Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana özel kesimin ekonomide itici güç rolünü üstlenmesi de çok geniş ölçüde kabul edildi. Her ne kadar mevcut durumdan çok mutlu olmasak da işleyebilir başka bir alternatif görünmüyor ortada. Bütün bunlar iş insanlarından beklentileri sanki toplumun gözünde artırıyor diye düşünüyorum. Bunun işaretleriyle de sürekli karşılaşıyoruz. Ama öte yandan, aslında iş insanları da kendi kârlarından başka bir şey düşünmezler, kendi menfaatlerini düşünürler, başka da bir şey yapmazlar gibi bir görüş de var. Bu acaba toplumun bizden beklentilerini nasıl etkiliyor? Bize “Niye siz siyasete girmiyorsunuz?” diye soranlar mesela çok vardır. Benim en çok karşılaştığım sorulardan biri budur. Niye girsin, iş insanı bambaşka bir alanda çalışıyor. Demek ki bir beklenti var. Yani “siz birçok şey yapmışsınız, para kazanmayı da biliyorsunuz, o halde ülkeyi de yönetmeyi bilmeniz lazım” gibi bir his veya inanç mı var bunun içerisinde? Bu çelişkiler konusunda acaba ne düşünüyorsunuz, onu merak ediyorum.