Ama şimdi ben 90’lı yılları hatırlıyorum. 90’lı yıllarda sivil toplum bugünkünden çok daha aktifti. Çok canlı bir anayasa tartışması yaşandı. TÜSİAD bu konuyu gündemde tutmasaydı bu kadar tartışılır mıydı o dönemde ya da sonucu ne oldu, bunlardan bağımsız söylüyorum. Pek çok değişiklik o dönemde çok etkili rol oynamıştı. Keza TESEV’in de benzer şekilde çok etkin faaliyetleri oldu. Yolsuzluk konusuyla ilgili mesela. Sivil toplumun şu anda sessiz olmasının esas nedeni aslında siyasi ortam... Bu siyasi ortamın değişmesini bekleyerek de pek bir şey olmayacaktır. O açıdan bu tür ortamlarda sivil toplumun etkili olabilmesi için belki daha net bir tavır koyup risk almaya değecek değerler aramak lazım.
Bu belki iş dünyasının yapabileceği bir şey değil, ama en azından bunun gelişmesine olanak sağlayacak bir ortamın savunuculuğunu yapmak açısından destek olabilir iş dünyası. Yoksa iş insanlarının gidip bir derneğe ya da bir kuruluşa üye olup bütün iktisadi faaliyetini riske atarak yapabileceği bir şey değil. Benim sırtımda yumurta küfesi olmadığı için konuşması çok kolay. Yok “iş dünyası şuna destek versin, buna destek versin...” Bunu söylemesi çok kolay. Ancak iş dünyası bir gelişme olduğu zaman, yani sivil toplum bir şey yaptığı zaman buna kayıtsız kalıyorsa, bence o daha ciddi bir şeydir. Bugün iş dünyasının yapabileceği tek şey en azından kayıtsız kalmamaktır. Kayıtsız kalmamanın getireceği riski alacak iş dünyası liderleri olacaktır diye düşünmek herhalde çok doğal.