Ben dünyanın farklı yerlerindeki ESK örneklerini inceledim. İş dünyası nasıl ESK’lara dahil oldu? Aslında bütün dünyada bu tür konseylerin, yani bütün ekonomi çapında oluşmuş ve çok katılımcıya sahip konseylerin artık çok fazla işlemediği görünüyor. Hatta ESK’ların anavatanı Avrupa’daki gelişmeler bile Türkiye’dekine oldukça benzer. Bizde Ekonomik ve Sosyal Konsey 2010’da Anayasa’ya girdi ama 2009’dan beri toplanamıyor. Eskiden toplanıyor, bir şey çıkmıyordu, şimdi toplanamıyor bile. Avrupa’da da benzer bir durum var.
ESC, 2007 Lizbon Anlaşması’ndan sonra Avrupa Anayasası’na giriyor. 1957’den beri var olduğu halde, bir kurum olarak ve gerekliliğinin altı çizildiği halde, özellikle 90’lardan beri daha da resmileşiyor kurumsal olarak, ama beklenenin tam tersine etkinliğini yitirmeye başlıyor hem Avrupa düzeyinde hem ulusal düzeyde. Yani birçok ülkede artık işlemediği düşünülüyor. Daha etkin işlediği ülke örneklerine baktım, bunlar daha az katılımcılı, sınırları çok belli, belli konu ve sorunlara odaklanan ve katılımcıların nasıl katılacaklarına ilişkin kuralların çok açık ve net olduğu platformlar. Bunların bir kısmı da sadece özel sektör inisiyatifi. Devlet yok aralarında.
Devlet şöyle var, Hollanda örneğine baktım. 33 kişi var, 11, 11, 11 diye alınmış. İlk iki 11’in ne olduğunu tahmin edebilirsiniz, emek ve iş dünyası. Diğer 11, crown members diyorlar. Onlar da siyaset dünyasının temsilcileri değil, bağımsız uzman konumunda aktör. Yani mesela Merkez Bankası başkanı geliyor, Merkez Bankası başkanı kurumsal olarak üyesi. Bakanlar, bürokratlar ise ancak davet ediliyor. Avusturya örneğinde 21 kişi galiba, daha da küçük, yine özel sektör inisiyatifi, tamamen bağımsız. Mutlaka çok önemli şeyler tartışıldığı için devlet erkânı gitmek durumunda oluyor toplantılarına. Çok düzenli toplantılar bunlar.
Fransa’da ise 189 kişilik bir konsey var, yani büyük ve çok geniş katılımın olduğu bir kurum. Fransa’da devlet geleneği Türkiye’ye çok benzer. Devlet geleneğinin benzediği, bürokratik geleneğin ve merkeziyetçi devletin bize benzediği ülkelerde, AB içinde olsalar bile, aslında ESK’lar küreselleşmeye ve çokuluslu hale gelmeye dayanabilmiş değiller. Daha önce 80’lerde, 90’larda iyi işleyen, hatta uluslarüstü organları, kurumları destekleyen, bunların kurulmasına katkıda bulunan ESK’lar tam da o kurumlar kurulduktan sonra, yani AB gerçekten AB olduktan sonra etkinliklerini yitirmişler. Avrupa’nın birçok yerinde böyle bu.
İspanya’da ESK toplanıyor, hemen hemen düzenli toplanıyor ama orada daha önce 1977’de anayasa yapılırken özel sektörün oluşturduğu bir çatı örgüt var ve bu örgüt katılıyor. İçinde bir sürü kırılma ve parçalanma elbette vardır, ama tek kuruluş olarak katılıyor.
Türkiye’de de yapılabilecek şey belki bir platform oluşturmak olabilir. Ya da ilk önce iş dünyası içinde bir platform oluşturabilmek, daha sonra toplumun diğer örgütlenmiş sivil kesimleriyle ilişki kurmayı becerebilmek, başarabilmek.