Ben bunların yarısına katılayım; “verimliliğin çok önemli olduğu” kısmına... Bir de bu işin “borç alma tercihi” tarafı var. Ya “o kadar fakiriz ki, belki yarın ödeyemeyiz ama şimdi ölüyoruz, onun için borç almalıyız” diyeceksiniz... Biz öyle değiliz! Yahut da yarının bugünden iyi olacağına dair bir inancınız olacak ve “ben bu borcu ödeyebilirim” diye alacaksınız.
Belli ki öyle görünmüyor, ama alınıyor da bu borç... Elbette davranışı ve düşüncesi tutarlı insanlar da var ve o insanlar kendileri için bir şeylerin iyiye gideceğini düşünüyorlar ki, bu borcu alıyorlar. Cumhuriyet’in başından beri bizim olduğumuz yerden çok daha iyi bir yere gelecek bir ülke olduğumuza dair sarsılmaz bir inancımız var. Yani ne kadar dayak yersek, “tamam ama nasılsa ayağa kalkacağız” ülkesiyiz biz... Cari açık da bir nevi bunun göstergesi.
Ama burada şunu düşünmek gerekiyor: Bu cari açık niye şimdi tavanı deldi? Tasarruf, gelir arttıkça artacak beklentisinin aksine, bizde oransal olarak cari açık gelir arttıkça arttı. Bu üzerinde düşünmeye değer bir şey. Niye öyle oluyor? Bunun bir kısmı şuradan geliyor muhtemelen: Devletin bütçesi düzene girip bankalar bankacılık yapmaya başlayınca, Türkiye’de özel sektör, özellikle hane halkları, daha önce hiç olmadığı bir şekilde borç alabilmeye ve almaya başladılar. Ama bu bizim çok iyi anladığımız bir şey değildi. Hâlâ da değil ve önemli bir konu... Fakat Murat Hoca’nın bahsettiği bir hususa kuvvetle katılıyorum: Biz cari açıktan, tasarruftan, tasarruf açığından bahsettiğimiz zaman hep devletin özellikle hane halklarını tasarruf etmeye iteceği birtakım önlemler almasından bahsediyoruz. Halbuki devlet kendisi de harcama yapabilen, dolayısıyla tasarruf da edebilen bir oyuncu bu piyasada. Bizim devletimizse hiçbir zaman kendisini potansiyel bir tasarrufçu olarak görmedi ve bu teste tabi olmayı kabul etmedi.
Oysa kamu tarafında fazla vermemiz lazım. Demografik olarak da fazla vermemiz lazım, gelecekteki sosyal güvenlik harcamalarını vs. düşünerek de fazla vermemiz lazım, konjonktür olarak da fazla vermemiz lazım... Yani yüzde on enflasyon olan bir memlekette devletin talebi bu şekilde körüklemiyor olması gerekir. Halbuki devlet harcamalarına baktığımız zaman, az sayılmayacak bir miktarda vergi aldığını ve çok harcama yaptığını görüyoruz devletimizin. Topla vergiyi, yap tasarrufu, tasarruf açığın azalsın! Burada kamu tasarrufunu hakikaten düşünmek gerekli.