Ama en azından şunu söylüyor olabilmek lazım. “Tamam, benim hayatım sosyal güvenlikle geçecek, ama çocuklarım böyle olmayacak.” Bunu diyebilmeleri için, bir sürü insan için, umut ve eğitim elzem. Bunu dahi diyemedikleri zaman, kaybedecek bir şeyi olmayan insan çıkıyor ortaya.
Sosyal güvenlik sistemlerinin, riskin biraz toplumsallaşmış olmasının bir faydası olduğunu şimdi görüyoruz. Sadece ahlaki bir mesele olarak değil. O insanlara insan olarak aldırmıyorsan bile kendini düşündüğünde yapman gerekiyor bunu. Amerika bunu zor yoldan öğreniyor şimdi. Benzer şekilde İngiltere de öyle... Kısaca, “düşeni kaldırmama, kaldırmaya yanaşmama”, şimdi düşmeyene de bir maliyet olarak yansımaya başlıyor.
Şunu vurgulamak isterim. Yalnızca iş insanlarına değil, herkese lafım aynı: Kendini kurtarmak yok! Hani memleket böyleyken hepimiz aynı memleketin içindeyiz veya “ben bu kayığın ucunda durayım” dediğin zaman, batıyorsa o da nihayetinde batıyor. Onun için de, işinize bakın, ama işiniz sadece dar tanımlı kendi işiniz değil. Ortalık birbirine girmişken, kimsenin sadece kendisini kurtarması söz konusu değil. Onun için de aslında aldırmıyorsan bile, kendine aldırdığın için, şu memlekette ne olduğunu anlamak zorundasın... Onun için eli taşın altına koymanın elzem olduğu bir zamandayız.
Şimdi görüyoruz ki, bu her zaman öyleymiş, biz bundan imtina ettiğimiz için memleket şu anda bu halde. Bunu yine sadece iş insanları için söylüyor olamam, kendime baktığımda mesela akademisyenler için de söyleyebiliyorum aynı şeyi... Ben burada makalemi yazarım, derslerimi veririm, olmuyor. Hakikaten bir “aldırıyor” olmak, “bir ucundan tutuyor” olmak gerekiyor. Yani “sana dokunmayan yılan” diye bir şey yok. O yılan yeterince büyüyorsa, sana da dokunuyor nasılsa. Onun için de aldırmak mecburiyetindeyiz. O aldırmanın değişik insanlar için, değişik kurumlar için değişik tezahürleri var. Yani bazısı, “ben yapmasam, şu memlekette bir kültür sanat aktivitesi olmayacak” diye uğraşıyor, bazısı “şunu ben söylemesem kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim” diye söylüyor. Herkesin yapabileceği ayrı bir şey var. Ben bunlardan hiçbirini benimkinden daha eksik, aşağı görmüyorum.
Herkesin önünde bu tür seçimler var. Yapabildiğini yapana saygım var. İşin ucundan tutmak lazım. Memleket bizim memleketimiz ve biz ne yapıyorsak o oluyor. Onun için de sahip çıkıp, tutup itmek gerekiyor. O maliyetli bir şey, bu ülke kendisine hizmet eden evladını döven bir memleket, ama biz de bu ülkenin insanlarıyız, böyle yaşıyoruz.