Teşvik tarafında bence hakikaten öyle düşünmek gerekiyor. Bu bizim iktisat politikalarımızın temel sıkıntılarından bir tanesi. Sorunun ne olduğunu düşünmeden teşvikle çözüm düşünmeye başlamak. Arkasından da teşviki verdikten sonra “Bu bir işe yaradı mı?” diye bakmamak! “İşe yaradı mı?” “Nereden biliyorsun?” “Çünkü şu kadar teşvik verdik...”
Çıktı dediğin harcamayla ölçülüyor. Dünyanın başka hiçbir yerinde böyle bir ölçüm yok. Hiçbir iş alanında da yok. Yani size birisi gelip işte şöyle dese: “Senin işlerin iyi gidiyor mu?” “Evet.” “Ne kadar para harcıyorsun?” “Soran ne sorduğunu bilmiyor” dersiniz...
Biz de mütemadiyen “yatırım maliyeti yüzünden yeni işler yapılmıyor” varsayımıyla “o maliyeti düşürelim o zaman” diyerek teşviki veriyoruz. Tamam, ama sorun o değilse, o teşvik hiçbir işe yaramıyor, parayı çöpe atıyorsunuz. Mesela Türkiye’nin doğusunda sanayi üretimi olsun istiyoruz. Şimdi oradaki satınalma gücüne, normalize edilmiş maliyete, vs. baktığınızda zaten olması gerekir. Oralarda iş yapmak ucuz, yatırım olmuyorsa başka bir sıkıntı var. O sıkıntının ne olduğunu düşünmeden, tamam, “oradan elektrik parası almayalım”, işte “arazi tahsis edelim” vs. Tamam ama mesele can güvenliği ise eğer, istediğiniz kadar teşvik verin, insanlar teşvikle can güvenliği arasında bir ikame görmüyorlar. Şimdi bu Türkiye’deki, ben “iktisat politikası” diyeyim ama bütün politikaların ortak sıkıntısı bu... Bizim iktisatçı eğitimimiz bize diyor ki, insanlar kendileri için neyin doğru olduğunu biliyorlarsa onu yapacaklar zaten. Eğer arızalı bir şey oluyorsa, burada o zaman bir sorun var demek. İlk önce sorunun ne olduğunu anla...
Mesela Türkiye’de birçok yerde insanlar yaşamak istemiyorlar. İstanbul’da yaşamak isteyen çok insan var. Ankara’da belki yaşamak isteyen var. İzmir’de belki yaşamak isteyen var. Başka da yok, aşağı yukarı... Yani memleketin sizin istediğiniz yerlerine iş yapacak, üretim yapacak müdür yollayamıyorsun. Yollayamadığın için yatırımı da yapmıyorsun tabii.
Birçok yerde bazısı için işte “sineması yok, tiyatrosu yok”, ama başka birçok yerde ta baştan “ya ben oraya gitsem çocuğumu yollayacağım okul yok”a geliyor iş... Şimdi sorun buysa eğer, teşvikle bunu çözmenin hiçbir yolu yok. Onun için de bu “sanayi politikası” diye düşündüğümüz şeyi bütüncül şekilde düşünmemiz gerekiyor. Mesela bizim sanayi politikamız şehirleşme politikasından bağımsız bir politika olamaz, ama biz mütemadiyen fabrikaya arazi tahsis etmekle sanayi politikası yapmaya çalışıyoruz. Olmuyor tabii...