Ben söze çevre ve sürdürülebilirlik konusunda son onyıllarda nereden nereye geldiğimizin bir özetini yaparak başlamak istiyorum. Önce aklımdaki kilometre taşlarını özetleyeceğim; buna tabii sizin ekleyeceğiniz şeyler olabilir. 1970’lere geri gittiğim zaman, bizim iş yaşamımızda çevre konusunun çok önde olduğunu söyleyemiyoruz. O yıllarda daha çok üretim odaklı bir iş yaşamının içindeydik. Üretimi nasıl artırırız? Üretimin önündeki kısıtlar nedir? İşte, hammadde, teknoloji vs. bildiğimiz konular... Ama sanıyorum çevre konularına ilginin akademik çevrelerde arttığı yıllardı o zamanlar. 1972’de Roma Kulübü’nün Büyümenin Sınırları (The Limits to Growth) raporu [1] yayımlandığında iş insanlarının da ilgisini çekti elbette; ama daha çok, “ileride kaynaklar tükenirse, hammaddeler biterse biz üretimi nasıl sürdürürüz?” gibi kaygılar ön plana çıktı. Sonra yine 70’li yılların sonlarında bir ozon tabakası incelmesi sorunu, bunun yol açabileceği olası tehlikeler konuşulmaya, medyada yer almaya başladı, bunlar da bazı soru işaretleri oluşturdu. Derken, son yıllarda çevrenin de ötesinde “sürdürülebilirlik” kavramının öne çıktığı bir döneme geldik ve bu konu en önemli önceliklerimiz arasında yer aldı. Böyle baktığım zaman düşünce kalıplarımızda, iş insanlarının dünyasında çok dramatik, çok belirgin bir gelişme olduğunu saptıyorum çevre konusunda. Burada sizlerin düşünceleriniz de acaba bu yönde mi?