Şimdi ben şöyle bakıyorum. Ufacık da olsa, çok yerelde kalınacak da olsa, bu alanda atılacak her adım çok güzel ve desteklenmesi gereken bir adımdır. Biraz da öyle bakmak lazım: Küçük adımlar birleşince önemli sonuçlar çıkartabiliyor. Mesela ben 300 kişi çalıştırıyorum fabrikamda, yemek veriyorum her gün, yemek atıklarımı ve yemek hazırlarken oluşan atıklarımı ne yapıyorum? Çöpe mi atıyorum, yoksa kompost yapıp, gübre mi yapıyorum? Nedir bunun maliyeti? İşte, bir makine alıyorsun, koyuyorsun, yapıyorsun... Birçok yerde yol aydınlatmaları güneş ve rüzgâr karma çözümlerle sağlanabiliyor artık. Atıkların değerlendirilmesi, az atık çıkartmak, araç filomu daha yeşil yapmak... Bu tür minik minik şeylerle başlayan işler hem bu konuştuğumuz ve küçükken verilemeyen eğitimi bir anlamda vermeyi getiriyor, bir farkındalık yaratıyor hem bu küçük küçük çabaların toplamı hakikaten büyük oluyor. Dolayısıyla öncelikle bu konuda hassas olan iş dünyasının sadece “Ankara’yı mesela iklim politikasında etkileyelim” odaklı politikalarla yetinmemesi ve “Daha küçük ölçekte ne yapabiliriz?” ona bakması anlamlı olacaktır. Belki dünyadaki ekolojik problemlerle karşılaştırdığınız zaman 300 kişinin yemek atığının gübreye dönüşüp dönüşmemesi hakikaten virgülden sonra kaçıncı basamaktaki bir etki, ama olsun! Bu tür minik adımlar bence çok önemli; ayrıca, bu konuda hareket etmeyenler “Şimdi o yaptı bu yaptı, biz niye yapmıyoruz?” noktasına getirilebilir. Bir kere bunu görmek lazım. Bu noktada ekolojik bağlamda, mesela mahallelerle ilişkiler, mesela belediyelerle ilişkiler önemli.
Tam bu noktada Türkiye’de şöyle bir problem olduğunu hissediyorum; belki bunu bir sosyolog arkadaş daha iyi ortaya koyabilir: “Biz ya büyük iş yaparız ya da yapmayız!” Halbuki küçük işler yap, küçük küçük başla, onların bir etkisini gör; o sana özgüven de getirecektir. İkincisi, aslında söylediklerinizi biraz tekrarlıyor olacağım: Bu çevre konusundaki bir regülasyondan etkilenecek beş on firma pekâlâ bir araya gelip Ankara’ya lobi yapabiliyor; ama çevre kaygısı olan onlarca firma nedense güçlerini birleştirip Ankara’ya ulaşamıyor. Biraz daha örgütlenilebilse ya da var olan örgütlenmeler daha etkin kılınabilse ve gerek Ankara’da doğrudan gerek daha dolaylı olarak ülke sathında bu politikaların savunuculuğu yapılabilse, ya da var olan platformlar daha güçlü kullanılabilse ve henüz olmayan platfomlar yaratılabilse... Mesela ben şunu anlamıyorum: Turizm sektörü çevresel yıkımdan en fazla etkilenecek olan sektör, bu konuda ciddi hiçbir şey söylemiyorlar.