Kesinlikle katılıyorum, sen zaten detaylıca anlattın aslında ama bu platformlar yok Türkiye’de ve özel sektörün bu işe ilgi duyması çok önemli. O yüzden sizin burada bu yaptığınız iş bence değerli. Çünkü bunlar hakikaten yok. Sivil toplum alanında da bir miktar dağınıklık yaşanıyor, daha önce söylediğiniz gibi, ama en azından, mesela iklim değişikliği konusunda, epeyce bir iş yapılıyor ve bir araya gelmiş sivil toplum örgütleri var. Kurulmuş birtakım platformlar var. Mesela “İklim Ağı” diye bir platform... Şimdi İklim Ağı’nda neden özel sektörden temsilci olmasın? İşte o köprüler eksik olduğu için yok, oysa iki tarafın da birbirine verebileceği şeyler var.
Özel sektörün desteği sivil toplumun kapasitesini artıracaktır, yapabileceği şeyleri çeşitlendirecektir, kamuyu etkileme gücünü artıracaktır. Çünkü sivil toplum kuruluşlarının kamuyu etkileme gücü halihazırda sınırlı. Diyebilirsiniz ki özel sektörün ne kadar var? Bulunduğumuz konjonktürde çok daha zor bu. Bunu da görmek lazım. Belki de bu kanallar artık büyük ölçüde kapandı, ama varsa bir yerlerden girme şansı, o politikaları şekillendirme şansı, sivil toplum ve özel sektör işbirlikleriyle bu daha güçlü bir şekilde yapılabilir. Öte yandan sivil toplum sürdürülebilirlik konusunda uzun süredir çalıştığı için orada ciddi bir uzmanlık var. Özel sektör bundan faydalanabilir. Ayrıca şimdi yine son dönemde tanık olunan önemli bir gelişme de, artık sivil toplum sadece ulusal düzeyde çalışmıyor, büyük örgütler yavaş yavaş yerele gitmeye başladı. Yerelde de çünkü bunun için bir talep var, kaygılar artmış durumda. Dolayısıyla çevreyle ilgili bir şey yapma isteği artmış durumda ve o işbirlikleri kurulduğu zaman yerelin kapasitesi de artıyor.
Şimdi bunun içine bir de özel sektör girerse, o daha büyük bir etkiye dönüşebilir. Bir şeyler yapılabilir. O yüzden bu işbirliklerinin gelişmesi önemli diye düşünüyorum ben. O zaman yerelden ulusala geçişler mümkün oluyor ve eninde sonunda belki gidip devleti etkileme potansiyeli artıyor. Öbür taraftan da, “Hiç devleti işin içine karıştırmayalım, bununla uğraşamayız” diye de düşünülebilir. Çok da anlaşılır bir pozisyon olur, ama o zaman da yine gidip yerelde sivil toplumla birlikte yapılabilecek şeyler var. Eğitimi konuştuk mesela daha önce; bir sürü sivil toplum kuruluşu eğitim vermeye çalışıyor, işte “İklim değişikliği nedir, bunun bize etkisi ne olacaktır?” gibi. Bunları biraz daha insanlara yakın konular haline getirmeye çalışıyorlar. Oralarda eminim ki özel sektörün destek vermesi çok fark ettirecektir; hem görünürlüğü artırmak, insanların ilgisini çekmek açısından hem de verilen eğitimi yaygınlaştırmak açısından. Çünkü bazen şöyle olabiliyor: Gidiliyor, bir proje çerçevesinde toplantı yapılıyor, sonra kaynak bitiyor, bir daha tekrarlanamıyor. Ya da belirli bir yerde yapılıyor, bitiyor. Bu uygulamaların çoğalması bilinçlenmeyi de artıracağı için alttan gelen ve sürdürülebilirlikle ilgili endişeleri yukarıya taşıyan bir etken olabilir. O da önemli, çünkü “Bu kömürle daha ucuz oluyor, o zaman yaparım ben bunu” diyen politikacıdan da hiç kimse başka bir şey talep etmiyor. “Ben temiz bir çevrede yaşamak istiyorum, iklim değişikliğini önemsiyorum” gibi talepleri siyasetçiye ulaştırmak lazım. Bu ilişkinin kurulması da önemli olabilir.