Sonuçta devletlerin bu konuda ne kadar istekli ve niyetli oldukları meselesi önem kazanıyor. “Biz burada önemli adım atmalıyız” diyen bir ülkenin hükümeti herhalde ne yapması gerektiğini bilmiyor olamaz. İşte, “Çok kirleten teknolojilerin üzerine gidelim”, işte “Yeşil endüstriyi geliştirelim”, işte “Bu konuda eğitimi artıralım.” Sonuçta bunlar “Düşündük düşündük bir şey bulamadık” diyebileceğimiz işler değil. Nitekim bu işi yapan ülkelere baktığınız zaman, örnek veriyorum, özellikle ilkokul, hatta ilkokul öncesi eğitime ekolojiyle ilgili dersler katmış. Sonuçta bu eğitimden geçenlerin büyüdükleri zamanki davranışları çok farklı oluyor. Bu da bilinmedik bir şey değil. Ne yapılması gerektiğini bulmak da çok zor değil. İşte, bir plastik torbayı denize attığın zaman bunun kaç yıl denizde kalacağı, denizde kaldığı zaman bunun ne tür maliyetleri olacağı birkaç film, bir iki animasyonla üç yaşındaki, beş yaşındaki çocuğa çok güzel anlatılıyor ve çocuk bunu gördüğü zaman yapmıyor bu işi. Geçenlerde duydum, Türkiye’de spor, kamp malzemesi satan bir şirket naylon poşet vermemeye başlamış, bu konuda bir katkı yapmak amacıyla. “Sen bana nasıl poşet vermezsin?” diye silahı çekmiş dayamış biri kasiyer arkadaşa. Evet, bunu bir erkeklik sorunu yapan insanların bulunduğu bir ülkedeyiz. Ama güzel örnekler de var. Örnekleyeyim, ENKA Okulları’nda ekoloji eğitimleri veriliyor. Bizim Boğaziçili öğrenciler Ayvalık’ta yedi-on bir yaş grubu için düzenledikleri yaz ve kış okullarında bu konuları da işliyorlar. Sonuçlar çok ümit verici.