YILMAZ ARGÜDEN ve ÖZLEM YILDIRIM ÖKTEM
ile Söyleşi
  • YILMAZ ARGÜDEN

    Kitapları ve makaleleri birçok dilde yayımlanan Argüden, International Finance Corporation (IFC), Kurumsal Yönetişim Grubu Danışma Kurulu üyeliği ve OECD Business Industry Advisory Committee (BIAC) Kamu Yönetişim Komitesi başkan yardımcılığı gibi pek çok uluslararası görev üstlendi. Rothschild Yatırım Bankası’nın Türkiye yönetim kurulu başkanlığının yanı sıra kariyeri boyunca çeşitli ülkelerde 50’yi aşkın şirketin yönetim kurullarında görev aldı. Ulusal Ağlar Danışma Kurulu başkanı seçildiği UN Global Compact yönetim kurulunda görev aldı. Faaliyetlerini Boğaziçi Üniversitesi Vakfı bünyesinde yürüten, kâr amacı gütmeyen Argüden Yönetişim Akademisi’ni kurdu. Kal- Der başkanlığı sırasında Ulusal Kalite Hareketi’ni başlattı. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Özel Sektör Gönüllüleri Derneği, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED), TESEV, Türk-Amerikan ve Türk-Kanada iş konseyleri gibi birçok sivil toplum kuruluşunun kuruculuğunu ve/veya liderliğini üstlendi. Avrupa Parlamentosu’nda kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle geleceği şekillendiren en iyi üç şirket arasında değerlendirilen ve B20 Yönetişim ve Sürdürülebilirlik Bilgi Ortağı seçilen ARGE Danışmanlık’ın yönetim kurulu başkanıdır. Strateji, iş mükemmelliği, kurumsallaşma ve sürdürülebilirlik konularında birçok Türk ve yabancı şirkete yönetim danışmanlığı hizmetleri vermektedir. Stratejik Liderlik, Üstün Vatandaşlık, Seçkin Kariyer gibi birçok ödül sahibi olan Argüden, yaşam kalitesini yükseltme çalışmaları nedeniyle Dünya Ekonomik Forumu tarafından “Geleceğin 100 Global Lideri” arasına seçilmiştir.

  • ÖZLEM YILDIRIM ÖKTEM

    Lise öğrenimini Kadıköy Anadolu Lisesi’nde tamamladı. Lisans derecesini 2000 yılında Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nden aldı. Bocconi Business School’dan uluslararası ekonomi ve yönetim alanında yüksek lisans derecesini, Bocconi Üniversitesi’nden yönetim alanında doktora derecesini almaya hak kazandı. Türkiye’ye döndükten sonra iki yıl Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde aile holdingleri ve kurumsal yönetim konusunda araştırmalar yaptı. Doçentlik unvanını 2012 yılında yönetim ve strateji alanında aldı. Araştırma alanları aile işletmelerinde sürdürülebilirlik, uluslararasılaşma, yönetim kurulları, tepe yönetim ve nesiller arası geçiş konularını kapsamaktadır. Bu konularda önde gelen yerli ve yabancı dergilerde pek çok makalesi bulunmaktadır. Yaklaşık on yıldır görev yapmakta olduğu Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans seviyelerinde stratejik yönetim, insan kaynakları ve araştırma yöntemleri dersleri vermektedir.

ÖYÖ

Evet, Executive MBA’de var. Orada da oldukça yeni sayılır. Sürdürülebilirliği çevresel, sosyal ve ekonomik açılardan ele alarak üç ayağını birden içeren dersler işletme lisans programlarında yaygın değil. Birleşmiş Milletler tarafından şirketler dünyasını sürdürülebilirlik konusuna angaje etmek için geliştirilen gönüllü bir girişim olan Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (Global Compact) bünyesinde Sorumlu Yönetim Eğitimi (Responsible Management Education) girişimi var. 2007 yılında kurulan bu platformun amacı dünyanın çeşitli yerlerindeki işletme okullarının eğitim anlayışlarını değiştirerek, geleceğin yönetici ve liderlerinin sürdürülebilirlik konusunda duyarlı bir biçimde yetişmelerini sağlamak. Gelişmiş ülkelerde yer alan pek çok işletme okulu platformun içinde yer alarak bu anlaşmayı imzalamış durumda. Türkiye’de önde gelen üniversiteler henüz bu platforma üye değil.

İnovasyona gelince, inovasyon yönetimiyle ilgili dersler daha uzun süredir var, lisans veya yüksek lisans seviyelerinde inovasyon dersi veriliyor. Ar-Ge odaklı bir inovasyon anlatılmıyor, daha çok yönetim stratejilerinde, yönetim tekniklerinde inovasyon gibi konular işleniyor. Takım bazlı vaka çalışmaları yapılıyor, öğrencilerin sahaya inmeleri teşvik ediliyor. “Git şu konuyu araştır, sahadaki en son gelişmeleri aktar” gibi bir formasyonla verilmeye çalışılıyor. Öğrenci yenilikçiliği nasıl takip etmeli, piyasada nasıl koku almalı, nasıl bilgi toplamalı gibi. Ayrıca, bazı önde gelen üniversitelerin bünyesinde inovasyon merkezleri var. Bu merkezlerde inovasyon alanındaki çeşitli konularda disiplinler arası araştırmalar yürütülmekte ve yönetici eğitimleri verilmekte.

YA

Ben eğitim konusunda şu şekilde düşünüyorum. Eğitim daha aileden başlıyor ve insan ne kadar genç yaşta, ne kadar çok deneyim yaşarsa, özellikle yöneticilik açısından o kadar çabuk ilerliyor. Yani altı yaşında bisiklete binmeyi öğrenmekle 40 yaşında öğrenmek arasında nasıl bir fark varsa, kendi finansmanını sağlamayı veya başkalarından topladığı kaynakla bir sonuç elde etmeyi erken yaşlarda öğrenmiş bir insan ile işte bütün okulları bitirdikten ve beş altı sene de çalıştıktan sonra bu sorumlulukları alan insan arasında bir fark oluyor. Bunu birçok yöneticide gözlemliyorum, özellikle beğendiğim yöneticilerin çocukluk yaşlarında bir miktar ticaret yapmış olmalarını çok enteresan buluyorum. Bu tip deneyimlerle iyi girişimci ve yönetici olmanın korelasyonunun hayli yüksek olduğunu görüyorum.

Eğitim açısından temel bilimlerin çok daha ağırlıklı olması gerektiği kanısındayım. Çünkü artık bilimsel düşünce ve bilimlerin gelişmesi o kadar hızlandı ki, iyi matematik, iyi felsefe, iyi sosyoloji bilmeyen bir insanın pazarlamada veya finansta başarılı olma şansı kalmamış vaziyette. Bir yere kadar gelebiliyor, ancak yükselemiyor temeli sağlam olmayanlar. Temeli ne kadar derin yaparsanız, binayı o kadar yükseğe çıkarsınız. Dolayısıyla özellikle lisans eğitiminde temel bilimlere çok daha önem verilmesi gerektiği kanısındayım. Birçok insana da bunu tavsiye ediyorum. Hem girmesi daha kolay hem de ileride daha başarılı olursun, lisansüstü eğitimde daha özel konulara girme fırsatın da olur.

Ben 17 yaşındaki gencin kariyer konusunda karar vermesinin güçlüğü açısından da temeli sağlam oluşturacak bir eğitim programının tercih edilmesini faydalı buluyorum. 22 yaşında biraz daha ne istediğini iyi bilir hale geliyorsun. İstediğin yüksek lisansla kendini ister işletmeci, ister finansçı, ister bir başka konuda geliştirebilirsin. “Altyapınızı sağlam tutun” diye öneriyorum. Dolayısıyla benim eğitimle ilgili söylemek istediğim iki temel husus, biri mümkün olduğu kadar gerçek hayatla karşılaşıp, küçük deneyimler bile olsa, küçük bütçeler bile olsa, onları yönetmek, başkalarının sorumluluğunu almak. Orada yanlış yapmak, doğru yapmak ve deneyim kazanmak önemli, çünkü o deneyimler insanda kalıyor. İkincisi de temel bilimleri çok iyi oturtmak. Bunun yanı sıra yönetici olarak yetişmek için insanların çok yönlü olmasını, özellikle sivil toplum kuruluşlarına zaman ayırmasını öneriyorum. Hem toplumu öğreniyorlar hem de insanları ikna gücüyle nasıl bir yere yönlendirebileceklerini öğreniyorlar. Bu, Y ve Z nesillerini yönetebilmek açısından da önemli. “Emir demiri keser” ile gitmiyor artık işler. İkna gücüyle gidiyor.

En büyük zenginlik verebilmek. Bu verdiğiniz, bilginiz olabilir, zamanınız olabilir, bir miktar kaynağınız olabilir. Bir kaynağı verip de oradan bir sonuç elde etme becerisini öğrenmenin insanı çok zenginleştirdiğini, yöneticilik kabiliyetini de geliştirdiğini düşünüyorum.

BE

Çok güzel, çok güzel, katılıyorum söylediklerinize. Belki biraz farklı bir ekleme yaparsam: İşletmecilik eğitiminin veya kariyerini yöneticilik yaparak sürdürmek isteyen kişiler açısından, özellikle inovasyonun kazandığı önem nedeniyle, genel kültürün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Genel kültür olmadan inovasyon olabileceğini düşünmüyorum. Çok çok derinlemesine bir uzman, çok üstün bir uzman olabilir, ama çeşitli alanlardan ilham alamıyorsa, çok farklı pencerelerden bakamıyorsa, farklı disiplinlerin birikimlerinden bir şeyler alamıyorsa, inovasyon olmuyor o zaman.

O da maalesef biraz modern trendlere aykırı düşüyor galiba. Genel kültür sahibi olma çabasının yeterince yaygın olduğunu ben şahsen görmüyorum, ne yazık ki.

YA

Gençlerin yetişirken mutlaka bir sanat ve spor dalıyla ilgilenmesinin onlara birçok kazanım sağladığı kanısındayım. Mesela takım sporuyla uğraşan bir insanın disiplin, hızlı karar verme, takım arkadaşlığının güçlü yönlerini kullanma, zayıf taraflarını kapatabilme, maçı maçtan önce kazanabilmek için çalışma, strateji ve taktik becerileri, zaman kullanma becerileri çok daha hızlı gelişiyor. Keza, sanatla ilgilenen insanın duyarlılıkları artıyor. Daha başka bakış açılarıyla bakabilme, farklılıkların zenginliğini kavrama becerileri gelişiyor. Dolayısıyla eğitim çağlarında bir sanat ve bir spor dalıyla ilgilenmiş insanların daha avantajlı olduğu kanısındayım. Hatta yönetici seçerken eşit şartlarda olanlar arasında, özellikle basketbol, voleybol gibi hızlı takım sporları oynamış olanları tercih ederim. Eşit şartlara sahip olanlar arasında. Çünkü dediğim özellikleri içselleştirmiş oluyorlar.

BE

Evet. Çok ilginç bir nokta.

Çok teşekkür ederim.


16 Ekim 2017